4 Ocak 2011 Salı


Diyelim ki, bi futbol maçı izliyoruz. Orta sahanın gerisinden sağ açığa bir hızlı pas atıldı. Bu sağ açık çocuk topu bi yakalasa alıcak, gidicek belki de golü atıcak. Ama, top biraz fazla hızlı olur da, bu arkadaşımız ise bütün özverisine rağmen eğer topa yetişemezse; bu maçı izleyenlerin yüzde doksanı ister evde, ister kahvede, meyhanede, isterse de stadta canlı seyrediyo olsunlar, ellerini televizyona ya da bizzat oyuncunun kendisine doğru sallayarak Koşsana ulaaaaaaan şerefsiz ipneeeeeee. Koşsana yavşaaak vb gibi çeşitli ve küfürlü serzenişlerde bulunacaklardır. Bu arkadaşları ya abi nasıl yetişsin adam o topa, top çok hızlıydı diye uyardığınızda ise alacağınız cevap muhtemelen. Mına kodumun yerinde o topa yetişecek arkadaş. Madem o trilyonları almayı biliyo imzayı atarken, o zaman şimdi de o topa yetişecek. Oldu o zaman; bu iş trilyon işiyse verelim sana da iki trilyon koş yetiş o topa. Hatta iki daha verim önüne çıkanları da çalımla. Olmadı hadi bi trilyon daha verelim de golü de sen at. Var mı arkadaş böle iş.
Lafım elbette ki futbolcu kisvesindeki sorumsuzlara ya da kazmalara diil. Bir futbolcunun başarısı birebir dünyaya hiçbir fayda sağlamamakla birlikte yine başka hiçbir işte işine yaramicak bu yeteneklerinin sayesinde bu meslekten trilyonlar kazanabilir. Ama, bunu herkes yapamaz. Ööle olsa… Seni de yazdırsalardı minik takımdan. En iyimser olasılıkla yaklaşık yirmibeş yıl sürecek meslek hayatında, her Allah’ın günü sabah antrenmana gitseydin, her gün tekmelere, sakatlanmalara maruz kalsaydın, maçlarda yedi sülalene küfür edilseydi de, sen de ataydın trilyonları cebe. Biz de sana küfrederdik artık yetişemedin diye o topa.
- Kim bu arkadaş?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder