6 Mart 2010 Cumartesi

Sustuklarını ağladı o gece. Sonra indi merdivenlerden aşağı. Bindi İmam’ın Kayığı’na. Uzandı sırt üstü. Ve o gün oradan başı önde çıktı. Sonra dördü birden yakaladılar dört kollunun birer kolundan yönünü mezarlığa çevirip, asıldılar küreklere. İmamın eli dümende, ağaçlıklı yoldan gözleri yaşlı sürdüler kayığı mezarlığın içlerine . Götürdüler ve mezarını kazıp, gömdüler. Ona dualar edip onu iyi bildiler. Sonra İmamın Kayığı tek başına devam etti yoluna. Mezarlıktan açıldı gri sulara. Ve gözden yitip gitti gecenin karanlığında. Kimse bilemez sonra ne olacak. Belki kayık batacak, belki de yeni bir durum hasıl olacak. İyi mi?.............

İnsanın canı, malı, sağlığı ile ilgilenen cankurtaranlık, polislik ve itfaiyecilik gibi ivecen bazı meslek grupları var. Duruma göre hepsi de hız, dikkat, çaba, özveri ve ayran, gazoz isteyen zor meslekler. Ama, nedense bu üç meslek grubundan bir tek itfaiyeciler bir boruya sarışıp, borudan kayarak alt kattaki garajda bekleyen araçlarına biran evvel ulaşmaya çalışırlar. Yafu bu boru bu kadar zaman kazandırıyosa diğer iki meslek grubuna niye bu boru sistemi uygulanmıyo. Polis de karakolun üst katında zabıt felan tutarken ya da sağlıkçı keza hastanesinde ateş ölçerken, pat bi haber; acillerde bekleyen var. Pat borudan kay aşağı. Nedir yani. Yok bu boru bu kadar vakit kazandıran bi şey diil de polisi, sağlıkçısı ondan tercih etmiyosa, itfaiyeciler de bıraksın o zaman artistliği canım.
''Eğer padişah sensen ordunun başına geç, yok eğer padişah bensem sana emrediyorum ordularımın başına geç'' Dii mi ama?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)