26 Ocak 2011 Çarşamba

SIÇAR WARS


Star Wars serisi dünyanın en beğenilen film serilerinden biri, hatta belki de birincisi. Otuz küsur yıldır hayatımızın içinde. Bu arada da hayranlarına her yeni gün yenileri ekleniyor. Oyuncakları, aksesuarları, ayranı, gazozuyla ayrı bir sektör. Ama, beni bu seriyi sevmekten alıkoyan ayar olduğum o kadar şey var ki. Ben yine de Star Wars hayranlarını fazla ayar etmemek adına yalnız bi kaç tanesine değinicem. Bi kere bu kadar ciddi senaryosu olan bi film yapıcan niye karınca sürüsü gibi şekil şekil bir sürü karikatür gibi yaratık, uzaylı vs var. Arkadaş zannedersin Star Wars değil de Sünger Bob çekmiş adam. O karikatür gibi yaratıkları görünce, hele ki bunların alayı yerli yersiz espri de yapmaktalar. İnsanın filme inancı sarsılıyo. Hele C-3PO denen droidin bitmeyen çenesi, salak esprileri, bilhassa savaşlarda başına gelen komiklikler. Onun espri yapmadığı zamanlarda da Bugs Bunny’ye benzer bi yaratık var esprileri o yapıyor. O da savaş sahnelerindeki şaşkınlık ve beceriksizlikleriyle ünlüdür. Atıyorum mesela savaşta droidler tam bu tavşanın bacağına mı sıkıcaklar; o an bunun ayağı kayar, düşerken de droidin suratına bi osurur, her yer süt liman. Darth Vader’in durumu da içler acısı diil mi? Yıllar yılı bi zırhın içinde. Zırhın da açılamadığını düşünürsek, bu adam ne yer ne içer. Hadi beslendi bi şekil. Nasıl sıçar? Hadi sıçtı o zırhın içinde, götü pişik olmaz mı? Olma mı… Artık Star Wars hayranlarını daha fazla kendime düşman etmemek adına son olarak da Master Yoda’ya değinmek istiyorum. Arkadaş adamın yürümeye mecali yok, yaslanmış bi sik kadar bastona zar zor yürüyo. Ama bi kapışma bi savaş oldu mu bi bakıyosun bundan acarı yok.Yaşına başına da bakmadan ordan oraya sekiyo iyi mi? Çocuk gibi sik kadar kılıcı da vermişler eline. WALLA BU SON Obi Wan’ın Darth Vader’in kolunu bacağını kestiği serinin son çekilen filminde, Darth Vader Obi Wan’la dövüştüğü sahnenin sonunda Obi Wan’ın üzerinden atlamaya çalışmak yerine yanından geçse belki kolu bacağı kestirmicek hatta belki Obi’yi döner gibi kesecek. Yok illa seninki Obi’nin üstünden taklak atmak zorunda. Madem dövüşün sonunda böle bi mallık yapacaktı bu adam bize ne diye yarım saat bunların kapışmasını izlettirdiniz.
- O da Vader’in kerizliği bilader bi yerde.

13 Ocak 2011 Perşembe

PAZARA GİDELİM NE BOK YİYELİM

Pazara gidelim bir tavuk alalım
Pazara gidip bir tavuk alıp napalım
Gıt gıt gıdak gıt gıt gıdak diyelim
Hapur hupur hapur hupur yiyelim.

Pazara gidelim bir kedi alalım
Pazara gidip bir kedi alıp napalım
Miyav miyav miyav miyav diyelim
Hapur hupur hapur hupur yemeyelim.

Pazara gidelim bir köpek alalım
Pazara gidip bir köpek alıp napalim
Hav hav hav hav hav hav diyelim
Hapur hupur hapur hupur yemeyelim

Pazara gidelim bir ördek alalım
Pazara gidip bir ördek alıp napalım
Vak vak vak vak vak vak diyelim
Hapur hupur hapur hupur yiyelim.

Şimdiki gençler yukarıda sözleri yazan çocuk şarkısını bilmezler ama, biraz eski olanlar hatırlayacaklardır. Olay kısaca şöyle pazara gidiliyo, bi hayvan satın alınıyo, hayvan satın alındıktan hemen sonra o hayvanın sesi taklit ediliyo ve akabinde de ani bir kararla hayvanın yenip yenmeyeceği belirleniyo. Ya arkadaş bu nasıl bi şekil yaaa… Sanki Pazar sadece bu iş için kurulmuş. Pazara git, hayvan al, taklidini yap, sonra da ye, yemezsen yanında yat. Köpeği yemeyince napıyosun peki azat mı ediyosun? Yoksa evde ööle dolaşıyo mu kendi halinde. Ayrıca pazarda bi bunlar mı satılıyo arkadaşım; git ne bilim sebze al, meyve al, vesaire al nedir yani... Üstelik bunca yıldır pazara giderim daha ne kedi, ne köpek, ne de ördek satıldığını görmedim. İyi mi?

4 Ocak 2011 Salı

PİLLİ BEBEK - Eylül akşamı


Pilli bebek-Eylül Akşamı
Yükleyen ventoturkey. - Diğer müzik videolarına göz atın.

Diyelim ki, bi futbol maçı izliyoruz. Orta sahanın gerisinden sağ açığa bir hızlı pas atıldı. Bu sağ açık çocuk topu bi yakalasa alıcak, gidicek belki de golü atıcak. Ama, top biraz fazla hızlı olur da, bu arkadaşımız ise bütün özverisine rağmen eğer topa yetişemezse; bu maçı izleyenlerin yüzde doksanı ister evde, ister kahvede, meyhanede, isterse de stadta canlı seyrediyo olsunlar, ellerini televizyona ya da bizzat oyuncunun kendisine doğru sallayarak Koşsana ulaaaaaaan şerefsiz ipneeeeeee. Koşsana yavşaaak vb gibi çeşitli ve küfürlü serzenişlerde bulunacaklardır. Bu arkadaşları ya abi nasıl yetişsin adam o topa, top çok hızlıydı diye uyardığınızda ise alacağınız cevap muhtemelen. Mına kodumun yerinde o topa yetişecek arkadaş. Madem o trilyonları almayı biliyo imzayı atarken, o zaman şimdi de o topa yetişecek. Oldu o zaman; bu iş trilyon işiyse verelim sana da iki trilyon koş yetiş o topa. Hatta iki daha verim önüne çıkanları da çalımla. Olmadı hadi bi trilyon daha verelim de golü de sen at. Var mı arkadaş böle iş.
Lafım elbette ki futbolcu kisvesindeki sorumsuzlara ya da kazmalara diil. Bir futbolcunun başarısı birebir dünyaya hiçbir fayda sağlamamakla birlikte yine başka hiçbir işte işine yaramicak bu yeteneklerinin sayesinde bu meslekten trilyonlar kazanabilir. Ama, bunu herkes yapamaz. Ööle olsa… Seni de yazdırsalardı minik takımdan. En iyimser olasılıkla yaklaşık yirmibeş yıl sürecek meslek hayatında, her Allah’ın günü sabah antrenmana gitseydin, her gün tekmelere, sakatlanmalara maruz kalsaydın, maçlarda yedi sülalene küfür edilseydi de, sen de ataydın trilyonları cebe. Biz de sana küfrederdik artık yetişemedin diye o topa.
- Kim bu arkadaş?