18 Aralık 2010 Cumartesi

PİLLİ BEBEK - Olsun


Pilli Bebek Olsun
Yükleyen dilimde. - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası.

AYVAZ KASAP DÜZ HESAP; İŞİNİ BİLMEYEN KASAP ELİNDE KALIR MASAT
Küçükken ilk defa mahallemizin kasabında rastlamıştım o kıçına karanfil çiçeyi sokulmuş, kesilip,yüzülüp kasap çengeline asılı duran o bahtsız kuzulara..Daha sonraki yıllarda mahalle kasabımız koyun kıçlarına karanfil sokma adetini bıraktı.Ve hatta İstanbu’lda ki diğer kasaplar da sözleşmiş gibi karanfilleri saplı oldukları deliklerden tek tek çıkarıyorlardı..Ama, bu ağdet küçük kent ve kasabalarda hala sırrını koruyor.Nedeni ne acaba bu yaklaşımın: Sadece vitrin daha hoş gözüksün diye yönelinen sanatsal bi duruş mu? Yoksa koyunun mahremini sanatsal bi kaygı ayağıyla karışık gizleyip,bizi pornografik bi ayıpla yüzyüze getirmemek mi? Bilemiyorum.Ama, Çandarlı'da gördüğüm bu manzara,olayı klasik sanattan postmodernizme doğru sırtlamış atmış. Bu olayda demet hesabına vurursak,maydanozun karanfilden daha iyi bir mahrem kapatıcısı olduğu kesin. Hem mahrem tamamen kapatılmış ,hem de sanatçı (kasap) eserinde
şöyle bir mesaj vermiş: Sayın halkım;biz bu mahremi ayıp olmasın diye kapatıyoruz. Ama, bu hayvanın götü de ööle elastiktir ki,diil tek bi karanfili,bi demet maydanozu saplarından sokabilirsiniz,yapraklar dışarda kalmak kaydıyla. (Bu sanatın kuralları gereği)Temmuz 2004
BU BİR OTOTEKZİPTİR.
Eylül 2004 günlerinden bir gün muhitimizin yakınlarındaki bir kasapta gördüm bu manzarayı ve anladım ki, bu sevda bitmez arkadaş. Bi de kıymış paraya bak karanfil yerine gül sokuşturmuş, iyi mi?

25 Ekim 2010 Pazartesi

BİLİMİN GELDİĞİ YER

UZAY YOLUNDA GÖRDÜĞÜMÜZ CEP TELEFONU GERÇEK OLDU
İnsanoğlu tekerleğin icadının üstünden ancak milyonlarca (Tahmini ve vasati) yıl geçtikten sonra otomobili icat edebilmiştir. Oysa otomobilin icadından yüz yıl bile geçmeden uzaya gitmeyi başarmıştır. Günümüze bakınca teknoloji aldı yürüdü, yalan mı? Her geçen gün başka bir icatla tanışıyoruz. Amma velakin ’’ teknoloji de çok gelişti canım’’ diyerek, sanki bunca şeyi kendisi icat etmiş gibisine havalara giren insanlara söyliceem de şudur ki; Evet teknoloji çok gelişti ama biz de bu yarattığımız makinelerin kurbanı olmaktayız bu arada. Bilim adamları hayatımızı kolaylaştıran makineler (makina mı yoksa?) icat etseler de, icatlarının çoğu defolu. Bu makineler ya bozulmaktan ya da kullanım aksamalarından sürekli kazaya sebep olmaktadırlar. Ya da bu icatların yan etkileri vardır. Cep telefonu vb gibi radyasyon yayarak insanı ağır ağır öldürürler. Yalan mı kardeş. Uçaklar düşüyo, gemiler batıyo, trafik kazaları zaten almış yürümüş. Bu şekilde ölmeyenleri de radyasyon saçan makineler ağır ağır öldürüyor. Ve hala teknolojinin geldiği yere bak diyenler var be. Al o teknoloji seni mektup yazmaktan kurtardı belki ama milyarlarca yıl hiç bozulmadan giden bir dünyanın rotasını yüzeli yılda ebesinin amına doğru döndürdü. Üstelik bu makineler tek tek öldürdükleri yetmiyormuş gibi, bir de küresel ısınma sikinin oluşmasına neden olarak insanlığı nihayi bir ölüme götürmektedir………………. Ölüm Allah’ın emri, ayrılık olmasa.

22 Ekim 2010 Cuma

MaYo



Hadi Rusları, Almanları ayrı tutuyorum, tuzunu az koyuyorum. Çünkü, artık anladım ki, onların bu konuda adam olacağı yok. Ama, hala her yaştan erkek vatandaşlarımızın bir kısmını sahillerde mayo giymiş gördükçe kafadan ayar oluyorum. Mayo mu kaldı be bilader artık. Ulan ben daha deniz şortu icat olmadan, mayo götümdeyken ayardım mayoya. Mayo giyen ama neden giydiğini bilmeyen, yaptığında bi mantık aramayan mayocular var. (-bknz Ruslar& Almanlar) Bunların dışında mayo giymeyi bir marifet sayan vatandaşlarımızlaysa bizzat görüşüyorum. ALDIĞIM YANITLAR: Yok denizde su tutmuyormuş da, yok çok rahatmış da, çok çabuk kuruyormuş da felan. Ulan insanlar sizin pipinizin boyutunu mayo üstünden tahmin etmek zorunda mı? Mayo giyenler şunu biliniz ki, pipiniz kadar poponuz da dikkat çekiyor. Deyme gaya (gey) taş çıkaracak götler görüyorum sahilde valla.

9 Eylül 2010 Perşembe

Başka İstanbul yok.



Google’dan edindiğim bilgilere göre ülkemizin yüzölçümü 814.578 km2, İstanbul’un yüzölçümü ise 5.220 km² dir. Ülkemizin nüfusu 75 milyonken. İstanbul’un kayıtlı nüfusu 18 milyon civarında. 3 milyon geleni, gideni, turisti diyelim. Kayıtsızda bir 4 milyon olsa, bu birazda kıçtan destekli istatistikle bu durumda İstanbul şehri topraklarında ülke nüfusunun üçte birini barındırıyo. Ulan şehir bi Afyon bi Konya büyüklüğünde de diil ki, göt içi kadar toprakları var. Ulan bu nasıl bir manyaklıktır ki, ülkenin üçte biri harbi harbi göt kadar bir alana sıkışmış yaşıyo, iyi mi? Ama, yine de nasıl bir iyi niyetse hala İstanbul’un güzelliklerini öve öve bitiremeyen tiplere rastlamak mümkün. Paçayı Beykozda, yoğurdu Kanlıca’da yiyeceksin azizim diyen tipler var hala yaa. Ne Beykoz’u ne paçası ne yoğurdu ne gitarı artık kardeşş. Ulan ben bi yoğurt yemeye Kanlıca’ya gidip dönene kadar gün biter be. Bi de herif boktan bi semtte yaşar, para kazanıcam diye sabahtan akşama deli gibi çalışır, hala Şehr-i İstanbul. Sanırsın bi gün Adalar’da devirisi gün Modalar’da pezemek. Gezsen gezsen bi Pazar günü gezebilirsin İstanbul’u, o gün de it ayağı yemiş gibi herkeşler sokaklara atınca kendini, var varabilirsen artık nereye varacaksan.

12 Ağustos 2010 Perşembe

Artizz


Hollywood sinemasında kadın starlara karşı pek bi acımasız davranıyo be bilader. Bir aktrist biraz yaşlansın yapımcılar yüzüne bakmaz. Oysa bi aktör altına bez bağlicak yaşa gelsin yine de bi başrol kapar. Benim diyen kadın star kırkından sonra bir kaç karakter rolü oynarsa çok şanslıyken, erkek oyuncular yetmiş yaşına gelse yine de aktif görevde bir dedektifi oynayabiliyor. Adamımız film boyunca saçlar boyalı, yüzünde bir kilo pudra ve fondoten ile koşuyor, atlıyor, zıplıyor, sevişiyor, dövüşüyor, kötülere aman vermiyor. Ulan senin yaşındakiler masa başı görevden seneler önce tekaüt oldu, sen hala nasıl oluyorda osuruğun düğümlenmeden sağa sola koşup indir bindir yapıyosun.

-Gençlerin önünü açın kardeşim.
-Çok meraklıysan ilk sen indir fermuarı.

orgy

Malumunuz iki kişiden fazla kişilinin birbirleriyle seks yapmasına grup seks diyoruz. Ama şu önemli bir gerçeklilktir ki; grup seks dikkat ister. Grup seks yaparken heteroseksüel bir erkeğin dikkat etmesi gereken baş husus ise, özellikle yeni katıldığı gruplarda mümkünse kıçını duvara doğru vermesi gerekliliğidir. Eveeet yeni katıldığınız gruplarda mümkünse kıçınızı duvara veriniz ki, dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmayınız

elektrik süpüren makina


Artık elektrikli süpürgelere elektrik süpürgesi demek yansın bitsin kül olsun be bilader. Zannedersin bu makinayla harbi harbi elektrik süpürüyo yaa.Yanda resmi görüken de Star Wars R2 modeli.

fotbol

Futbol için; 22 kişi bir topun peşinde koşuyor 22.000 kişi onları izliyor diyenler arasından hangi 22.000 kişi toplanıp da aynı çoşkuyla bir satranç karşılaşmasını izlemiştir acaba.

21 Temmuz 2010 Çarşamba

otuzbiri çeken bilir arkadaş

Kadın erkek eşit mi bu hep tartışılır. Maçolar bir yanda feministler bir yanda. Valla ben bir erkek olarak ne zaman kadınlar da orduya yazılır, asker olur, savaşa gider ya da maden ocaklarında çalışmaya başlar: O zaman ben de kadın erkek eşitliğine inanırım. Bu kadar acındırdın erkekleri, kadınlar hiç acı çekmiyor mu? diyenlere de cevabım şudur. Kim acı çekmiyor ki? Çocuklar çekmiyor mu? Hayvanlar çekmiyor mu? Bitkiler çekmiyor mu?
-   Ne çekmiyor mu?
- 31 çekmiyor mu…

20 Temmuz 2010 Salı


Sinan Çetin ve Doğuş çay meacorasında son durum:
Yılardır Anadolu’da dolaşıyorum. Ya bi film çekiyorum. Ya da bir film düşünüyorum. Ülkemin insanıyla aramda hep bi gönül bağı oldu. Bir bardak çayın kurduğu köprülerle akıllarımız ve gönüllerimiz birleşti. Onlar Rumi’nin dediği gibi cömertlikte akarsu gibi insanlardı. Şefkat ve merhamette güneş gibiydiler. Başkalarının kusurlarını örterken gece gibi davrandılar. Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi… Hiddet ve asabiyete gelince ölü gibi olmaya çalıştılar. Onlar ya göründükleri gibi oldular ya da oldukları gibi göründüler. Onlar Anadolu Halkı’ydı. Onlar iyiyi, kötüyü, haklıyı, haksızı hep bildiler ve her zaman doğru seçimi yaptılar. << DOĞUŞ ÇAY.>> Vay, vay, vay… Ulan alt tarafı bi çay satacan şekilden şekle girdin be Sinan Çetin. Cefakar Anadolu Halkı’nı da yine bu seçimlerinden naşi buradan kutlar, o tertemiz alınlarından öperim.

Papia tuvalet kağıdının son reklam filmine ayrı bi ayarım. Kadının biri elinde şekilde de görüldüğü gibi bir bayrakla Papia tuvalet kağıtlarından oluşan bir dağın zirvesine elindeki Papia bayrağını dikiyor. Aman ne büyük olay. Ulan alt tarafı büyük abdestin akabinde kıçına sürüp kahverengiye boyadığın bi kağıt parçası işte. Neyin gönderine neyin bayrağını çekiyosun be kadın ben anlamadım ki?

29 Nisan 2010 Perşembe

The Roots ft. Erykah Badu - You Got Me


The Roots ft. Erykah Badu - You Got Me
Yükleyen indarnb. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.

Ben şahsen bizzat kendim olaraktan.

Ben şahsen lafı yansın bitsin kül olsun artık be bilader. Başkasının şahsı olamazsın ki, ben diye bir ekleme yapıyosun şahsının önüne. ………..Ben şahsen bizzat kendim……………...
Bi de benim de kendime göre bi özel hayatım var lafına çok ayar oluyorum. Ulan öküzaleyisselam özel hayatın bana göre ona göre olacak diil ya. Elbette sana göre olacak yoksa özel hayat diil, genelev olur o.

Vedalaşırken birbirimize söylediğimiz hoşça kal diye bir söz var. Hoşça kal ne ya?.. Neden hoş kal diil, güzel kal diil? Hani işin rast gitmesin demiyorum ama, çok ta neşelenme hesabı.

23 Nisan 2010 Cuma

İşine aşık insanları hiç anlamamışımdır. Hani insanlığa hizmet bir işin vardır, ya da güzel taşşak muhabbeti olan, iş saatleri uygun, güzel maaşı olan, bol tatilli bir iş yaparsın… Haa o zaman işini sevmeyi anlarım bak. Ama, her sabah altı buçukta kalkıp akşam yedilere kadar çalışan, fazla mesaiye kalan, hatta hafta sonları da mesaiye kalan ve yılda en fazla bir hafta izin yapan plaza insanlarının işine olan aşklarını bir türlü anlayamıyorum. Hergün takım elbisenin ya da abiyenin içinde saatlerce çalış, hergün traş ol. İşte evde dışarıda geçirdiğinden daha az zaman geçir. Sonra da bunun güzel bi hayat olduğunu düşün. Bi zamanlar aynı bööle iki arkadaşım vardı. Biri Koç Holding’de öbürü Sabancı Holding’de. Bunlar hafta sonu bir barda bir araya geldiklerinde tek konuştukları konu; Sabancı mı daha büyük Koç’mu konusu olurdu. Hele sene sonu hesaplar kapanıp karlar açıklanınca, tartışmalar aynen savaşa dönerdi Zannedersin Sabancı’nın Koç’un küçük oğlu pezemekler. Yok biri der Koç’a nasıl geçirdik, öbürü durmaz atlar esas biz size geçirdik hesabı. Ulan hıyarlar bunlar önce size geçiriyo sona hepimize. Bide çok tatil yapan insanları da kıskanırlar utanmadan. Biz eşek gibi çalışalım sen yat. Yatıcam tabe lan… Madem bir gün sonsuza kadar yatıcam zaten bu dünya da niye eşek gibi çalışayım. Ekmeği için ölümüne çalışmak zorundaki arkadaşları takdir ve tenzih ederim.
Öğretmenlik en kutsal meslek. Peki o zaman ben neden öğrenim hayatım boyunca ve sonrasında öğretmenlerimin yüzde doksanından hiç haz etmedim. Meslek kutsal da, öğretmenlerin hepsi kutsal değil de ondan sanırımsa. Gerçi öğretmenleri de suçlamamak lazım. O sıkıcı müfredatı yıllar yılı altmış kişilik sınıflarda bir sürü bebeye belletmek kolay mı. Öğretmenlerin işi zor zor olmasına da, benim gibi bir öğrencinin işi bin kat daha zordu bana göre. Dersler, ödevler, sınavlar, bütünlemeler. Yıllar yılı hayat bana zul oldu arkadaş. Steresten alerji olduğumu bilirim. O yüzden bana ders deme bana. Haaa bunun dışında dersi, sınavı, ödevi, bütünlemeyi kaldır okul çok güzel bi yerdir aslında. İyi bir eğitim şart derler. Dorudur da yerine göre. Hamdi senalar olsun ki, ben bu anlamda iyi bir eğitim almadım ve almadığım içinde çok mutluyum. Ne matematik bilirim ne fizik ne kimya. Ama, hiçbir ortamda da bu cahilliğim yüzünden hıçkırıklar içinde ortamı terk etmek zorunda kaldığım da olmadı.

13 Nisan 2010 Salı

Memiş


Kocalarının soyadını taşırken kendi soyadlarını bırakmayan ya da bırakamayan bayanlar var. Tamam elbette ki seçimin buysa kim ne diyebilir, ama sonuçta bir olgu olarak ortaya koskocaman bir Hayrunnisa Ağaçaltındayataruyuroğulları Koskocataşaklıgil gerçeği de çıkıyorsa, derim ki; salla kişilik gösterisini, olmuşlarından topla. Ya da iyiden iyiye yaslan feminizme, adamın soyadını hiç alma, kendininkini kullanmaya devam et.Bakınız yukarıdaki resme dikiz!.. Yukarıdaki örnekteki kimse kocasının soyadını kabul etmiş fakat evlenmeden önceki hastalarını alıktırmak için parantez içi yöntemini kullanmış. (Memik)ten de yırtmışsın işte daha neden zorladın ki? Olmadı eski hastalarına tek tek bildirirdin telefonda durumu.

6 Mart 2010 Cumartesi

DEEP PURPLE - Soldier Of Fortune


Soldier Of Fortune
Yükleyen NAZMERG. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.


Sustuklarını ağladı o gece. Sonra indi merdivenlerden aşağı. Bindi İmam’ın Kayığı’na. Uzandı sırt üstü. Ve o gün oradan başı önde çıktı. Sonra dördü birden yakaladılar dört kollunun birer kolundan yönünü mezarlığa çevirip, asıldılar küreklere. İmamın eli dümende, ağaçlıklı yoldan gözleri yaşlı sürdüler kayığı mezarlığın içlerine . Götürdüler ve mezarını kazıp, gömdüler. Ona dualar edip onu iyi bildiler. Sonra İmamın Kayığı tek başına devam etti yoluna. Mezarlıktan açıldı gri sulara. Ve gözden yitip gitti gecenin karanlığında. Kimse bilemez sonra ne olacak. Belki kayık batacak, belki de yeni bir durum hasıl olacak. İyi mi?.............

İnsanın canı, malı, sağlığı ile ilgilenen cankurtaranlık, polislik ve itfaiyecilik gibi ivecen bazı meslek grupları var. Duruma göre hepsi de hız, dikkat, çaba, özveri ve ayran, gazoz isteyen zor meslekler. Ama, nedense bu üç meslek grubundan bir tek itfaiyeciler bir boruya sarışıp, borudan kayarak alt kattaki garajda bekleyen araçlarına biran evvel ulaşmaya çalışırlar. Yafu bu boru bu kadar zaman kazandırıyosa diğer iki meslek grubuna niye bu boru sistemi uygulanmıyo. Polis de karakolun üst katında zabıt felan tutarken ya da sağlıkçı keza hastanesinde ateş ölçerken, pat bi haber; acillerde bekleyen var. Pat borudan kay aşağı. Nedir yani. Yok bu boru bu kadar vakit kazandıran bi şey diil de polisi, sağlıkçısı ondan tercih etmiyosa, itfaiyeciler de bıraksın o zaman artistliği canım.
''Eğer padişah sensen ordunun başına geç, yok eğer padişah bensem sana emrediyorum ordularımın başına geç'' Dii mi ama?

4 Şubat 2010 Perşembe


Her mizah dergisinde muhakkak bir kadın çizer barındırılır. Hani bayan okurların hatırı kalmasın diye. Bu dergilerin incisi kadın çizerlerin daha yaptığı bir espiriye gülmüş değilim. Çünkü, espri yapmak yerine kadınların dünyasını anlatıp, erkekleri boklamaktan başka bi şey yapmıyorlar. Yaptıkları özetle: Yok bahar gelmiş çiçek açmış. Kış geldi közle kestaneyi. Müzeyyen günümdeyim o yüzden herkesin ağzına sıçmaya hakkım var. Şu erkekler ne anlayışsız filan. Bu durumun diğer dergi çalışanları da farkında herhalde, .ama ne yapacaksın işte mevzuat böyle. Dergide bir tane kadın çizer olsun ki, kadınlara da değer veriyoruz izlenimi zarar görmesin. Şunca yıldır kendi tezimi çürütmek için kadın mizahçıları takip ediyorum. Ama, onlarda hala tık yok.


Televizyonda Vestel reklamlarını izlediyseniz vücuda gelen ve birer Transformers’ e dönüşen Vestel ürünlerini görmüşsünüzdür. Bu ürünler siktirikten bir sorun olduğunda, hemen şekil değiştirerek evin televizyon izleyen küçük oğluna ya da çamaşır asan evin hanımına yardım ediyor. Hadi buraya kadar neyse de; serinin son reklamında Vestel televizyonlar, çamaşır makineleri falan yine vücuda gelip çocuklarla kıran kırana bir futbol maçı yapıyorlar. Hele artık orijinali televizyon mudur bılaşık makinesi midir bilmem bir Vestel robotu çocuklardan biri topu sürerken kayarak bir çift dalıyor yavruya. Allahtan sabi zamanında zıplıyor ve robot kayarak duvara saplanıyor ve duvarı parçalayıp, duvarın içinde kayboluyor. Afacan zamanında zıplamasa robotla birlikte duvardan içeri girecek. Başına gelecekleri yazmak bile istemiyorum. Mına koyiim bööle reklam mı olur lan.

9 Ocak 2010 Cumartesi



Mustafa Ceceli kardeş'imizin söylediği Limon Çiçekleri şarkısını dinledim. Çokta güzel sözleri var hani. Ama, bir cümle var ki, hakikaten adamın kıza hala deli gibi aşık olduğunun en büyük kanıtı. Cümle şöyle: Öperken içsem ağzının çiçek balını. Abartıya dikiz. Nasıl ya... Senin o ağzının çiçek balı dediğin şey kızın ağzındaki tükürükler ulan. Sorarım hangi çiçek balıymış o? Kızın salyası lan o içtiğin. Belki kızcağız da bunun bu aşırılığına dayanamadı da kaçtı gitti yani bi yerde. Bu gün ağızdan çiçek balı içmek isteyen yarın kim bilir nerden çam balı da içmeye hallenir. Yalan mı? Aylardır da dinliyoruz orda burda bu şarkıyı ha.
-Ben klasik müzik dinliyorum.
-Sktr lan.